Mektuplar

Duygu yüklü bir mektuba, umut yüklü bir cevap

34743
31.01.2012

Geçen sene televizyonda bir sohbetinize rastladım ve o zamandan itibaren bir elmasa sahip olmuş gibi görüyorum kendimi. Elbette başta size bu ilmi nasip eden, vesile kılan Rabbime hamd olsun. Daha sonra bu hizmetleri bizlere sunduğunuz ve büyük bir sorumluluk altına girdiğiniz için Rabbim sizi ve ailenizi, sevdiği ve razı olduğu kullarının zümresine dahil eylesin.

Efendim, bana kattığınız ilimler için, sizi dualarımda eksik etmeyerek ve sizden aldığım ilimle amil olmaya çalışarak karşılığını bir nebze vermeye çalışıyorum. Gönül isterdi ki daima yanınızda olup, susadıkça sizin gibi bir pınardan kana kana su içebilelim ama Rabbim kerimdir, belki o da bir gün nasip olur bu aciz kardeşinize. Allah bizlere internet üzerinden bu değerli ilimleri aktarıp, hizmetlerinizi bizlerle paylaşıp hizmet etme şevkimizi artıran abi ve ablalardan da hesapsız razı olsun. Rabbim size ve emeği geçen herkese muvaffakiyetler ve muzafferiyetler ihsan etsin.

Hakikati söylemekten çekinmeyen bir hocamız var diyebilmenin mutluluğunu yaşıyorum inanın.

Kitaplarınızın bir kısmını yurt dışında bulunduğum için temin edemedim ama bir kısmını Türkiye'den getirtme şansım oldu, elhamdülillah. Okudukça ufkumuz genişliyor. Allah sizden ve bu hizmetleri verebilmeniz için eminim nice fedakarlıklar yapan ailenizden hesapsız razı olsun.

Değerli hocam, sizi derdimle sıkmak hiç içime sinmiyor ama sizin gibi birinin tavsiyelerine çok ihtiyacım var. Sizin söyleyeceğiniz şeylerin beni aydınlatacağından, beni ve ailemi iç huzurumuza kavuşturacağından eminim. Kusuruma bakmayın. Yüzlerce e-mail okumak zorunda olduğunuzu biliyorum. Uzun yazarak sizin vaktinizden çaldığım için hakkınızı helal edin.

Hocam, ben dini ilimle henüz dört buçuk senedir meşgul olmaktayım. Yani 14 yaşından beri. Annem Kur'an kurslarında yetişmiş bir insan. Babam ise 'dindar' bir aileye mensup olduğu için belirli dini eğitimi almış bir insan. Evimiz küçüklüğümden beri fıkıh, akâid ve bunun gibi İslami kitaplarla dolu olmasına rağmen, babamın bunlarla amel ettiğini pek az gördüm ne yazık ki. Bunca ilme sahip bir babam olmasına rağmen bana ve kardeşlerime bir kere bile güzeller güzeli olan Rasulü Zişan'i anlattığını işitmedim. Efendimizi (sallallahu aleyhi ve sellem) tanımayarak geçirdiğim senelerime içim yanıyor. Babamın bunca Peygamberler tarihi, dinler tarihi, İslam tarihi ve bunlar gibi ilimleri bilip de bize aktarmamasını bir türlü kabul edemiyorum. Canım annem, Kur'an'ı çok güzel okumasına rağmen dini bilgiye, ilme pek sahip biri değil ama namazlarını asla kaçırmayan, teheccütlerini asla aksatmayan biridir, elhamdülillah. Annem, şimdiye kadar bize bildiği kadarını anlatabildi ancak. Ama yumuşaklığıyla, sevgisiyle bizimle bir dost gibi oldu daima. Bu yakınlığından dolayı onu örnek alıp namazlarımızı kılmamıza ve edepli olabilmemize vesile oldu. Allah ondan razı olsun. Babam iki defa hacca gitti. Birkaç defa da umreye gitti ama bizi o mübarek topraklara, Efendimizle (sallallahu aleyhi ve sellem) görüşüp O'nunla hasret gidermeyi bize layık görmedi. Oraları önce hak etmek gerektiğini söyledi.

Babam, dışarıdaki insanların her ihtiyacına koşan, hiçbir iyiliği yapmaktan geri durmayan, her ihtiyaç sahibine yardımcı olan ama ailesinden sevgisini esirgeyen, ailesini insanlar içinde tutmayıp atan, bütün sırlarını, kusurlarını ifşa eden, misafirler varken mülayim babayı oynayan, misafirler gittikten sonra diktatör kesilen biriydi. Bir videonuzda, misafirlerin yanında iyi davranıp misafirler gittikten sonra diktatör kesilen babalar için söylediklerinizi hiç unutmuyorum. Çok dokunmuştu bana. Çünkü benim babamı anlatmıştınız sanki.

Hiçbir Ramazan, bayram veya özel günleri hatırlamıyorum ki babam bizi ağlatmamış, bağırıp, çağırmamış olsun. Gözüm yaşlı olmadan bir misafirliğe gittiğimi de hatırlamıyorum.

Babam taksi şoförü ve gececi olarak çalıştığında daha çok kazancı olduğu için gece çalışmayı tercih etti. Akşam 6'dan sabah 6'ya kadar çalıştığı için akşamları saat 5’te kalkıp yemeğini yiyip hazırlanıp işe giderdi ve kendisiyle sohbet etmek şöyle dursun, okuldan geç çıktığımız vakitlerde kendisini göremezdik bile bazen. Bu da yetmezmiş gibi bir de hafta sonunu çalışmakla geçirirdi ve böylece evlatlarına bir gününü bile ayırmayı layık görmezdi. Biz hep anne sevgisiyle büyüdük ve babamdan gittikçe soğuduk ve tabii ki zamanla saygımız da azaldı. Annemle kavga ettiklerinde bizi yanına çağırır ve bizi zorla kavgaya şahit ederdi. Zavallı annem, bütün çabalarına rağmen babama engel olamazdı. Kavga esnasında ağlayarak içeriye giden küçük kardeşimin peşinden gitmemize kesinlikle izin vermezdi. Gözlerimizin yaşına kimyadan bize bu ızdırapları çektirdi ve içimizde tamiri olmayan derin yaralar açtı. Her zaman hep bize sunduğu maddi şeyleri öne sürerek, 'ben babalık görevimi yaptım, benden sorumluluk cıktı, benim yaptığımı başkası yapmaz' dedi. Söyler misiniz hocam, çocuğuna ilim öğretmeyen, Allah'ın emirlerinden ve yasaklarından, Rasulü'nden bahsetmeyen biri babalığını yapmış olabilir mi?

Daima babalık, kocalık haklarından bahseder, onlarla ilgili hadisi şerifler sunar ama evlat hakkı, eş hakkından bir söz bile çıkmaz ağzından ki, hanım ve evlat hakkında okuduğum hadisi şeriflerin sayısına baktığımda uğradığım şoku tahmin edebilirsiniz sanırım. Yine de hakkını yiyemem, (daha çok annem öğretti ama) bize bazı kısa sureleri öğretti ya, iş bitti zannediyor.

Cemaate bağlıydık ama cemaatten koptuğu için biz de kopmuş olduk ve bizi sosyal ortamlara, dinimize faydalı olacak, ilmimizi artıracak ortamlara teşvik etmek yerine bütün yolları kapadı. Dünyalık şeylerle meşgul olurdu, eline bir kitap bile almazdı ama bize bağırarak kitap okumamızı söylerdi. Gerçi üstünde de çok durmazdı ya. Bize değer verdiğini hiç hissettirmedi ama hep saygılı olmamızı emrederdi. Gözümüzün içine baka baka başkalarının çocuklarını kucağına alıp çok tatlı sohbetler eder, çok iyi anlaşırdı onlarla.

Haa bu arada yaptığı en büyük iyilik belki de ablamı Özel İslam Ortaokul ve Lisesi'ne göndermek oldu herhalde. Yine bu noktada ayırımcılık yaptı ve onu yolladıysa beni bu eğitimden mahrum bıraktı ve eğitimim için hiç caba göstermedi. Hamd olsun binlerce kez Rabbime -ki yine de Rabbim kendi yolunu bana buldurdu- beni ilim öğrenmekte muvaffak kıldı. Öyle ki babamın, ilmiyle hiç ilgilenmediği küçük kardeşime kendim onun yaşlarındayken görmediğim ilmi öğretmeye başladım. Eşinin hiçbir işini beğenmeyen, hoşnutsuzluğunu daima dile getiren, annemin kendini paralarcasına onun gözüne girme çabasından zerre memnun olmayan biriydi babam. Her yerde hanımının beğenmediği özelliklerini çekinmeden söyleyen biriyle annem daha fazla yapamadı. Tabii ki bu olayların neticesi boşanmaları oldu. Üç senedir ayrılar ve ayrılmaları bizim dinimize daha da bağlanmamıza ve Rabbimin dinini gerçek anlamda öğrenmemize vesile oldu hamd olsun. Hani ayette 'şer gördüklerinizde hayır olabilir.' buyruluyor ya, gerçekten de öyleymiş. Babam baktı ki biz namusumuza sahip çıkıyoruz, hiçbir söz getirmiyoruz, bize karşı sorumluluğunun bittiği kanaatine varmış olmalı ki elini eteğini çekti üzerimizden. Ama maddi açıdan -Allah razı olsun- hiçbir darlığa sokmuyor bizi.

Hocam annemle babam ayrıldıktan sonra devamlı olarak babamın evine gidip, elimden geldiğince ev işlerini görmeye çalıştım ama bana her seferinde hiçbir işini görmediğimi söylemekte. Ve insanlara da böyle söylemekte. Benim içim rahat. Çünkü ben zaten Rabbimin rızası için yapıyorum. Başkaları bilsin bilmesin, önemli değil ama bu davranışlarıyla bendeki sevgi ve saygısını yitirdi babam. Gitmelerimi ve arayıp sormalarımı azaltmama sebep oldu. Bana, 'sana değer vermeyen çocuğun da olsa sen de değer vermeyecekmişsin' dedi. Parayla vicdanını rahatlattığını biliyorum. Evdeyken de zaten TV'nin başına geçip bizimle hiç ilgilenmezdi ama bir de TV haricinde babamın diğer taksici arkadaşlarıyla saatlerce telefonda görüşmesi engeliyle çok sık karşılaşırdık. Şimdilerde yalnızlığından şikayetçi ama Rabbim o kadar adaletli ki o zamanlar yanındayken kıymetini bilmediği evlatlarının yerini şimdi doldursa ya arkadaşları...

Hocam, ben ve ablam tesettür konusunda daha dikkatli olmaya başlayınca, babam bize diğerleri gibi pardösü ve renkli eşarp tarzı giyinmemizi söyledi. Neymiş, biz Araplar gibi dolaşıyormuşuz. 'İstediğiniz kadar eşarp pardösü alın, bana faturasını getirin, ben ödeyeceğim' sözlerini işitince, 'bunları diyen, bu kadar ilme sahip olan babam mı?' dedim kendime. Tesettürümüzden dolayı ailemizden insanlar bize anormalmişiz gibi bakıyorlar, 'ne bu, siyahlara bürünmüşsünüz' diyorlar. Varsın öyle baksınlar. Sonuçta Rabbimin emrini yerine getirmekten dolayı duyduğum haz bana yetiyor. Mesele çok bilmek değilmiş, mesele az da olsa bildiğinle amel etmekmiş Rasulullah aleyhisselamın da buyurduğu gibi. 'Kızım istediğin kadar kitap al, ben ödeyeceğim' laflarını işitmem gereken yerde bu işittiklerim beni çok derinden üzüyor.

Hocam, bize 'siz insan değilsiniz diyen' babama karşı nasıl davranmalıyım? Biliyorum, Efendimiz "Allah'ın rızası anne babanın rızasından geçer" buyurmakta ama beni aydınlatırsanız çok mutlu olacağım. Zira sabrım saygım ve sevgimin bittiği bir noktadayım.

Çok uzattım hocam, hakkınızı helal edin. İnanın çok çaresizim. Yetim gibi hissediyoruz kendimizi. Başımızda hiçbir erkek yok, herkes annemle babam boşanınca gösterdi gerçek yüzünü. Çoğu ortamlara gidemiyoruz, babasız kendimizi ezik hissediyoruz. Babası varken, yok gibi yaşamak insanı müthiş sıkıntılara, hüzünlere sokuyor. Elbette bu yüce Rabbimizin bir imtihanı, bunu biliyorum elhamdülillah. Sabredip Rabbime sığınıyoruz. Ama sabrımızın daha da kuvvetlenmesi için bizlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Hocam fikirlerinize çok ihtiyacım var, beni ne olur aydınlatın. Ne yapmalıyım? Nasıl davranmalıyım? Hep dua ediyorum. En büyük dayanağım o zaten. Ümitsiz de değilim ama bana bir yol gösterin. Bizimle hiç ilgilenmeyen, arayıp sorma zahmetinde bulunmayan, özlem duymayan, başkalarının ihtiyaçları peşinde koşan babama karşı nasıl davranmalıyız? Ona böyle davranmasına rağmen, evlatlık görevlerim ne derece olmalı?
Hakkınızı helal edin değerli hocam.
Dualarımızda sizleri unutmamayı yüce Rabbim nasip etsin.
Dualarda ve cennette buluşabilmemiz duasıyla.

Hanım kızım,

Mektubunu okurken kendimi onlarca asır önceki Mekke cahiliyesinin zamanında yaşıyor gibi hissettim. Duygulandım, titredim, gözlerim yaşardı. Şimdi, onca asırdan sonra o Rahmet Nebisine ne denli muhtaç olduğumuzu tekrar ve tekrar iliklerime kadar hissettim. Sonra da iki şeye sevindim. Birincisi, beni Rabbimin bu büyük hizmete muvaffak kılmasına sevindim. Ne kadar sevindim onu sana tarif edemem. Dilerim bana duaların devam etsin, seni ve senin gibi şahitleri o büyük hesap gününde yanımda görmek isterim doğrusu. İkinci sevindiğim şey ise, sende izlediğim mucizedir. Allah Teâlâ, nasıl da çöplükte güller bitiriyormuş; ne büyük bir mucizedir bu. Yirmi dört saatini çocuklarının eğitimi için yoğuran anne babaların çocukları perişanken sen, atıldığın bir kenarda pırlanta gibi gelişiyorsun. Seni nasıl tebrik etmem, sana nasıl ümmetim adına umut bağlamam! Sen benim Peygamber'imin mucizesisin. Seni bütün yüreğimle tebrik ederim. Allah seni korusun, kalbine huzur, gözüne feraset lütfetsin.

Hanım kızım,

Sakın ye'se kapılmayasın. Eğer Allah senin yegâne sahibin ise sakın korkma, O sana yeter. Hayır O senin sahibin değilse zaten helâk oldun demektir. O sana yeter. Hiç endişelenme, belki bir gün 'iyi ki babam böyle biri imiş!' diyebilirsin. Yusuf aleyhisselam kuyuda kalmaktan zarar mı gördü kâr mı etti, ne dersin? Adın Zeynep olsun, Fatıma olsun ne fark eder, Yusuf Yusuf’tur neyine gerek. Unutma, bu durumda olmana sevinebilirsin bir gün. Sana bir iki sözüm olsun, umarım onlara kalbinde yer ayırırsın da bana da dua edilmesine vesile olur sözlerim.

1- Zor mu zor ama, yine de alttan al ve melekleri güldür, şeytanı ağlat. Babana hak etmediği kadar iyi davran. Ölçün, onun ters yönünde olmak olsun. Yani o ne kadar zulmetti ise sen o kadar merhametli davran. Bu dediğim zordur ama yükselten de budur. Yükselirsin, başın Arş'a değer. Bunu uykulu bir zamanda sabah namazına kalkmak gibi kabul et. Yatak seni uyumaya çekse de sen kalkıyorsun ya imanın gereği, bunu da öyle yaparsın. Göreyim seni, melekleri mutlu et. Bu asrın sahabisi olmaya çalış. Baban hak ettiği için değil, sana on dört asır evvel selamlar gönderen sevgili Peygamber aleyhisselamın hatırı için yap bunu. Sakın unutma, o hatırını bileni bilir!

2- Bu durumun seni ulu orta bir evliliğe sevk etmesin. Bile bile ikinci bir afet dönemi yaşayabilirsin. Senin sıkıntılarını bilen biri seni adeta 'ucuza kapmak' maksadı ile sana yaklaşabilir. Hele kadınlar bu fırsatları akrabalarının delikanlıları için iyi değerlendirirler. Hiç acele etme, endişe etme; dedik ya sahibin sana yetecek. Uzun uzun istişareler et. Mümkünse evliliğin o uzak diyarlarda olmasın. Bu hususu sakın unutma!

3- Bu arada, Kur'an oku. Az az da olsa her gün sistemli bir şekilde oku. O seni alacak yüksek yüksek bulutlarda uçuracak, kalbin cennet ırmaklarında yüzecek. Bir zaman sonra dertlerin sana zevk vermeye başlayacak, göreceksin.

4- Başta namaz olmak üzere ibadetlerini de aksatma.

5- Dertlerin sakın annene karşı seni ilgisiz yapmasın. O başlı başına bir cennettir. Ondan uzak durmamalısın.

Hanım kızım,

Eğer izin verirsen bu mektubunu sitede yayınlarız. Belki senin durumundakilere ve onların babalarına ibret olur. Ablana da selam söylüyorum.

Size dualar ederim, dualarınızı beklerim.

Size yararı olacaksa her zaman yazabilirsin.
Nureddin YILDIZ

Nureddin Yıldız