Video Fetva

Mezarlık ziyareti caiz mi?

10491
26.05.2012

Mezarlık ziyareti caiz mi?

Peki, kardeşler, şimdi neden biz iman ettiğimiz halde, bütün bu afetleri, sıkıntıları Allah’a iman etmeyen müşriklere, cehennemlik Yahudilere uygun görüp de, Allah bizi de bunlarla tehdit ettiği halde neden etkilenmiyoruz?
Bir; ‘أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ’ den dolayı. أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ. حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ ‘Şu kadar mezar gördüğünüz halde’ diye Allah sözüne başlıyor. Bizden önce ölenlerden ibret almıyoruz. İyi evlat, iyi akraba, babasının mezarını taştan, mermerden güzel yaptıran adama deniyor. Anadolu’da başıma dert olacak bir sözü söylemek istiyorum. Yani insan bazen belasının peşinde koşuyor. Şimdi örnek olarak, mesela filanca iyi adamdır dendiği zaman… -‘Çok değerli bir arkadaştır.’ –‘Nereden biliyorsun?’ –‘Yani ben biliyorum, yıllardır babasının mezarını ihmal etmez. Yazın muhakkak babasının mezarına, büyüklerinin mezarlarına gider.’ Maşallah! Maşallah! Hele ashaptan sonra kesin bu gelir zaten makam olarak. Ne demek babasının mezarını ziyaret! O baba iman ehli, sabah namazını camide kılar bir adamdı. Keşke 500 sene babanın mezarına gitmesen de babanın camide seccadedeki yerini doldursaydın, vefa budur. Baban sana helal, iffetli yemekler yedirmişti, öküzle beraber kazanmışlar ama sana haram yedirmemişlerdi. Kul hakkıyla seni büyütmemişti Allah. Ee? Babasının mezarını ziyaret edermiş. Bu mezarla oyalanmak “لْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ. حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ Bir sürü ölü ziyaret ediyorsunuz ama hiçbir faydası yok buyuruyor Allah. Hiçbir faydası yok. Babasının mezarını ziyaret edermiş. İyi, bir de Âdem aleyhisselamın kabrini bul Cidde’de, bir de onu ziyaret et, evliyadan oldun zaten, en büyük babayı da ziyaret etmiş oldun. Bu da şeytan tuzağı! Evet, mü’min, annesinin babasının kabrini ziyaret eder, onlardan ibret alır. Çocuklarını da yanında götürür, yavrum bir gün ben de burada olacağım der. Bu edebiyatı yaptıktan sonra efkârlanıp bir sigara içmez ama. لْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ. حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ Halimizin ne olduğunu anlamak için en güzel örnek, şu çok cenaze kılınan camilerden birinde bir gün bir cenaze kılalım. Oradan cenazeyle beraber mezarlığa gidelim. Orada insanlar cenazeyi koyup, üstüne de toprak örtüp gidinceye kadar mezarlığın tepe bir yerine çıkıp seyredin orayı. Bakın, hiç ahirete giden bir adam %50 cennet %50 cehennem ihtimaliyle oraya gömülen bir adamı gönderme endişesi var mı? Bir bakınız. Askere çocuğunu, oğlunu, abisini, kardeşini gönderen insanların otogardaki heyecan, endişe gözyaşları orada var mı, bir bakınız. Bir senelik bir askerliği karşıladıkları endişeyle insanlar ahirete gönderdikleri çocuklarını karşılıyorlar mı, bir bakınız. İşte sıkıntı burada; ölümü uzak sayıyoruz. ‘Yok yok, 80 yaşında ama bir 8 asır daha yaşar herhalde, büyük ihtimal. Hele hastaneye yakın bir yerde oturuyorsa, o ölmez zaten.’ diye varsayıyoruz. Hepimizin uru, hastalığıdır bu. Filanca filancaya bakıp gülmeye gerek yok. Kendimize, aynaya bakmamız lazım. Hepimiz bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Ölüm bu kadar uzak diyarlarda bir papağan, ölüm diye bir papağan var, kıtalar ötesi. Bu sefer ahiret işe yaramıyor. Gaz pedalını bagaja da koymamış arkaya nazar boncuğu gibi bağlamış, tampona bağlamış.
Ölümden ibret alacağız. Allah, Kur’an’ını ölüm uyarılarıyla, cehennem uyarılarıyla, cennet umutlarıyla doldurdu. Biz bundan muhakkak ders almamız lazım.

Nureddin Yıldız