Mektuplar

Afet İlmihâli

5642
14.03.2020

Afeti Nasıl Görelim?

İnsanın en ağır dalgınlıklarından biri, üzerinde yaşadığı dünyayı sabit ve sarsılmaz zannetmesidir. Umduğu gibi süreceğini zannettiği bir hayat insanın yanılgılarındandır. Bireysel ya da topluca karşılaşılan sorunlar insanın bu dünyadaki kaderidir. Garantili bir insan veya toplum yoktur, olamaz da. İnsanın garanti değil tedbir üzerinde çalışması olabilir. Rızık endişesine karşı çalışan ve soğuğa karşı ısınma tedbirini alan insanın, tedbir dairesini genişletip hayatın önüne çıkaracağı bütün sıkıntılara ve afetlere karşı gerekli tedbirleri almış olması gerekmektedir. Buna rağmen belaların, afetlerin sıfırlanması diye bir şey yoktur. Muhtemel zararların asgarîye çekilmesi mümkündür.
 
Müslüman insan, yaşadığı hayatı sadece namaz ve oruçla dindarlaştırmış olamaz. Dünyayı imar etmek de Allah’ın mü'min kullarından istediği işlerden biridir. Dünyanın imar edilmesi ise yaşanılabilir ve sorunsuz duruma getirilmesidir. Yangından depreme kadar insanı huzursuz ve endişeli durumda tutan ne varsa onun önünde insanın önlem olarak yapabileceklerinin yapılmış olması bir kulluk konusudur. Bu nedenle doğal afet olarak adlandırılan sorunlarda devlet çapında veya fertler olarak alınacak tedbirler din muhtevalı işler olarak görülmelidir. Bunların yapılmasından sevap ummak, ihmal edilmesinden de vebal endişesi taşımak gerekir. İnsanların hayat haklarına katkı getirmek için oluşturulacak tedbirler, katkısı bulunanların sevap beklemesi, ihmali bulunanların da tevbe etmeleri gereken bir alan olarak görülmelidir.
 
Namaz konusundan hareketle şöyle bir örnek zikredebiliriz:
 
Namaz için bir noktadan sonra cami gerekmektedir. Cami ve namaz adeta bir bütün gibidir. Buna göre de cami inşası ibadettir. İbadet yerine getirildiğinde sevap, ihmal edildiğinde ise ceza oluşan değerin adıdır. Camiyi imar edene sevap takdir edildiği kadar cami yıkana da ceza takdir edilmektedir. Tıpkı namaz gibi; kılanına sevap, ihmal edenine ceza vardır. Namaz ve cami bir bütün gibi anılabileceğine göre namazın abdestinden herhangi bir şartına kadar mükemmelliği veya eksikliği farklılıklarına sevap/ceza takdiri farklılığı düşünüldüğü gibi namazın bir parçası durumunda olan caminin mimarisine de mükemmellik veya eksiklik oranında o farklılık yansıyacaktır. Kubbesinin altında namaz kılanlardan dolayı caminin mimarı ecir kazanıyorsa, kubbesinin altındakilere ölüm riski getiren ihmalkâr mimar da o oranda ceza görecektir.
 
Bu örnek namaz üzerinden alınmıştır. Namaz dinin bütünü değildir. Hayatın tamamını kuşatan dinimizin hayata yönelik her alanda sevap/ceza değerlendirmesi getireceği kesindir. Bu sebeple, Müslüman olsun veya olmasın insana yönelik bütün hizmetler ve ihmaller sevap/ceza dairesi içinde bulunmaktadır.

Nureddin Yıldız