Yazılı Fetva

Cemaatler Arasındaki Tartışmalar

4931
19.10.2012

Selamünaleyküm hocam. Sizlere bir sorum olacak. Ben Hollanda'da yaşıyorum. Burada her kesimden insan var tasavvuf ehli olsun, selefiler olsun, mezhepçiler olsun. Bu kısımlar hepsi birbiriyle çarpışıyor. En büyük çatışmada selefi ve tasavvuf ehli arasındadır. Selefiler bütün gelmiş geçmiş tasavvuf ehlinin yani İmam Rabbani olsun, Cüneyd Bağdadi, Osman Gazi gibiler in bozuk itikatta olduklarını diyorlar. İmam Rabbaninin mektubatında mesela Allah'ı kadının vücudunda gördüğüne dair söylediği deniliyor, bu konuda İmam Rabbaniye karşı tutumumuz ne olmalı? Tasavvuf ehline tutumumuz ne olmalı? Açıklık getirirseniz sevinirim. Allah razı olsun.

Selamünaleyküm. Biz, Allah'a ve Peygamber'ine iman ediyoruz. İman etmek demek, kayıtsız ve şartsız teslim olmak, her emredileni kabul etmek demektir. Allah'tan ve Peygamber aleyhisselamdan ne gelirse ona hiç itiraz etmeden teslim olmak demektir. Bu, imanımızın özüdür. Böyle inanıyor, böyle ölmek istiyoruz. Bu imanı ölçümüzün ötesinde, ümmetimizin büyükleri ile bağımız ve ilişkimiz sevgi ve takdir üzerine kuruludur. Alimlerimizi şeyhlerimizi, bizim önderlerimizi sever sayarız. Peşlerinden gider, izlerini sürmeye çalışırız. Onların dile düşmesine izin vermez, ulu orta irdelenmelerine razı olmayız. Adı ve kimliği ne olursa olsun, bu ümmetin büyüklerine karşı tavrımız budur. Ancak, hiçbir âlim veya şeyhi ya da bir önderi Peygamber aleyhisselam gibi masum görmeyiz. Görülmesini kabul etmeyiz. Onları put durumuna getirmeyiz. Hatalı olabileceklerini kabul eder, hatalarından ötürü de onlara düşmanlık etmeyiz. Ne körü körüne izlerini sürer ne de hatadan ötürü siler atarız. Onlar da bizim gibi insan oldukları için belli bir seviyede görür, ileri geri irdeletmeyiz. Bu iki ölçümüzün ele alınması durumunda, ulema ve meşayıh arasında horoz dövüşü gibi bir dövüşün mümin açısından hiçbir yararı olmadığı görülecektir. Ne şu âlim ne de bu âlim, kavga nedenimiz olamaz. Herkes iyi bildiği, güzel anladığı âlim veya şeyhin peşinden gider ama diğerlerini irdelemez. Biz, kendi güzelimizi korur kollar, başkalarınınkinin güzelliği veya çirkinliği ile uğraşmayız. Buna vaktimiz olmamalıdır. Bu da bir imtihandır elbette. Ümmetimizin bunca sıkıntısı arasında bir de geçmiş büyüklerini kurcalamanın ne yararı olacaktır? Vakit ve enerji israfından başka bir sonucu olmayan bu tutumu kabul etmeyiz. Sabırlı olup, böyle düşük tartışmalara katılmamalıyız. Nefeslerimizin bile hesabını vereceğimiz bir diyara doğru gidiyoruz. Çok dikkat edelim.

Nureddin Yıldız