Yazılı Fetva

Dualarımın kabul olmaması beni dinimde huzursuz ediyor, bunu aşabilmek için ne yapabilirim?

1949
12.02.2024

Hocam, benim yaşım otuza yaklaşıyor. Yirmili yaşlarımdayken bu yaşlarımın evli, çocuklu ve mutlu bir şekilde geçeceğine inanıyordum. O dönemlerde imanın lezzetini iliklerime kadar alıyordum. İnfak verirken çok cömerttim. Nafile oruçlar, namazlar yani ibadetlerimi yapıyordum. Allah’a müthiş bir güven ve tevekkül içerisindeydim.

Yıllar geçtikçe çevremdeki dindarı da dinsizi de genelinin evlenmeye başlayıp çoluk çocuğa karışıp mutlu mesut yaşadığını görüyorum. Mesele sadece eş değil, şehir, aile, iş birçok alanda hep sorunlar sıkıntılar olumsuzluklar oluyor. Yıllardır mutlu olduğum içten güldüğüm doğru düzgün bir anı hatırlamıyorum.

Açıkçası dualarımın hiç kabul olduğunu görmüyorum. Sanki solgun bir çiçeği ısrarla suluyorum ama sonuç yok. Beş vakit namazım sıkı sıkıya var fakat eskisi kadar dindar değilim. Yıllardır şevval orucu ve arefe orucu tutardım bu yıl ilk defa tutamadım. Çünkü moralim de takatim de artık yok. Zar zor farzları yapabiliyorum.

Haşa niyetim Allah’ı size şikâyet etmek değil. Varsa dermanınız derdime bulmaktır.

Ne bir köyüm var, ne yazlığım işten şehirden bunaldım bunun da etkisi var mıdır bilmiyorum. Babamla artık aynı evde yaşayamıyorum. Sürekli tartışıp kavga ediyoruz. Benden küçük akrabalarımın nişanlanması babamın her seferinde öfkelenip bana patlamasına sebep oluyor. Bilinçsiz akrabalarımın sürekli “yok mu biri, sen niye evlenmiyorsun” sorularına muhatap kalıyorum. Bunu bazen de kendi çocukları evlendiği için kıskandırma niyetiyle yapıyorlar.

Bu arada evlenmiyor değilim, uygun birini bulamıyorum. Bu şehirde de yaşamak istemiyorum açıkçası. Daha önce ailemin önerdiği kişileri “olur anne, nasıl istiyorsanız” dedim ve ailem gittiklerinde olumsuz yanıt aldım. Üç defa. Artık buralarda hevesim de yok. 

Birçok akrabam var fakat hiçbiri bilinçli insanlar değil. Hiçbiri ne okul ne kitap ne ders hiçbir şey okumamışlar. Evden işe işten eve ilkokul terk insanlar. Danışabileceğim bir büyüğüm yok. Babam deseniz hayatında bir kere sarılmışlığı, bir kere içten “oğlum nasılsın” demişliği yok.

Mesela ben inanıyorum ki yirmili yaşlarda evlenseydim ve anlayışlı bir ailem olsaydı bu sorunları yaşamazdım. Bu yaşlarda evlenen hayatına değişiklik giren insanların bu sıkıntıları bildiklerini sanmıyorum.

Takvamın azalması bu sıkıntılardan sonra bu yaşları bekâr ve sıkıntılı geçiren insanlarda normal midir bilmiyorum.

Mesela seküler bir hayat yaşasaydım bu sorunların çözümü için muhtemelen İslam’a yönelirdim.

Hocam hepimiz dünyaya sıkıntı çekmek için geldik, imtihan olacağız, şu duayı oku, sabret, imtihandır veya buna benzer şeyler söylerseniz emin olun yapmışımdır, okumuşumdur, sabretmişimdir.

Artık bu şekilde yürümüyor, radikal değişikliklere ihtiyacım mı var bilmiyorum.

Dualarımın kabul olmaması, dinde artık huzur bulamamam, nafile ibadetlerimin bitme noktasına gelmesi bu yaşlarda normal mi bilmiyorum.

Bana tavsiyeleriniz nelerdir?

Değerli kardeşim,

İnsan tek başına dünyadır. Her insanı bir dünya kabul ettiğimizde ise dünyanın bir insandan ibaret olmadığını idrak etmiş oluruz. Her ne kadar bu hakikatler bilinse de iş insanın kendi derdi olunca, unutulur gider. Hâlbuki dünyayı yöneten Allah için plan, gelmiş, mevcut ve gelecek olan herkesi kapsar. O, kıyamete göre kader yazar. İnsan ise anlık kaderi düşünür. Mesela; kendi doğumu ve yaşamı için yıllarca dert çeken bir anne babayı hatırlamak istemez. Belki de kendisinin doğumunda sakat kalan ya da vefat eden annesini hiç hatırına getirmez. Çünkü bencilce düşünür ve dünyayı kendisinden ibaret sanır. Evet, imanı böyle değildir ancak dünyaya ait sıkıntılar onu sarınca şeytan bu vesveselerle karşısına çıkar, o da istemese de hoşuna gittiği için kabul eder gibi yapar. İşte tam bu nokta şeytanın tuzağına takıldığı yerdir.

Tek başına bilmek ne yazık ki insana yetmiyor. Allah’ın muradını aramak ve yazdığı planı hissetmeye çalışmak o bilginin asıl gayesidir. Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin kıssalarını bunun için anlatmıyor mu? Yoksa çocuk ve genç yaşlarında mutlu olmak Yusuf’un da hakkı değil miydi? Babası olmadan doğan peygamberimiz o sevgiden mahrum yaşamadı mı? Sonuçlarını görünce “meğer öyle olması gerekiyormuş Allah katında” demiyor muyuz?

İnsan çok aceleci yaşamak istiyor. Kendi isteklerini doğru zannederek ne kötü düşünüyor. Allah’ın yazdığı kaderdeki büyüklüğü anlamaya yanaşmıyor. Hâlbuki bunu ömrü boyunca tam bir imanla kabul etse dualarının kabul edildiğini de görecek, ibadet gevşekliği de onu bulmayacak. Zira o Allah’ın yazdığına razı olamama hali, intikamını ibadetten alıyor.

Size bu imanı yakalamaya vesile olacağını umduğumuz bazı tavsiyelerle sözlerimizi tamamlayalım:

  1. Ne kendinizi ne de başkalarını dıştan göründüğü hale göre değerlendirmeyin. Nice mutlu görünen evlilerin evleri yangın yeri olabilir.
  2. Kendinizi mutlu etmek için belli dünyevi şartlara bağlanmayın. Asıl huzur, olumsuzluklar içinden sıyrılabilmektir. Bu da Allah’ın kaderine teslimiyetle olur. Bunun için peygamber kıssalarını, ölümün içindeki hayatları, yeniden hatırlamanızı tavsiye ederiz.
  3. Duaların kabulünde şunu unutmayın:
    1. Allah sizi hep dua ederken, O’nun zatına yalvarırken görmek istiyor olabilir.
    2. Duadaki sabrınızı ve samimiyetinizi test ediyor olabilir. Bu yüzden erteliyordur.
    3. İstediğinizin Allah katında size sonraları daha büyük sorunlar oluşturacağını bildiği için Allah, size acıdığı için kabul etmiyor olabilir.
    4. Duaların kabulünü ahiret gününe bırakmış olabilir.
  4. Her işinizde “Allah bilir, ben bilmem” düsturu ile hareket etmelisiniz. Kim bilir, yirmili yaşlarında evlenip iki-üç çocukla boşanmaktansa kırklı yaşlarda huzur dolu bir evlilik sizi bekliyordur.
  5. İnsanların sizin hakkınızdaki rahat konuşmaları, bir miktar sizin onlarla laubali oluşunuzdan da kaynaklanıyor olabilir. Bir süre kendinizi daha ciddi bir kimlikle tanıtın. Özellikle kadınlarla bu tarz konuları konuşmaktan kaçının. Ev ve evlilik sizin mahreminiz olarak gizli kalsın.
  6. Oturup dertleşeceğiniz doğru insanları arayın. “Yok” demeyin. Hele hele internet çağında sakın “yok” demeyin. Sanal da olsa telefonla da olsa sizi anlayan insanlarla haftada bir buluşun. Sohbet dinleyin. Nasihat isteyin.
  7. Takvanın azalması, büyük oranda geçmişteki dengesiz politikalardan kaynaklanıyordur. Örneğin; farzlarda istikrar yerine nafileleri abartmak zamanla bir bıkkınlık oluşturmuş olabilir. Bu saatten sonra haramlardan kaçınmayı ve imanı korumayı birincil iş olarak, farz ibadetleri ve üstün bir ahlakı da bununla beraber destekleyerek yol almalısınız. Ekstra sevap olacak amellerde ise gücünüz yettiği kadar adım adım bir taktik izlemek gerekir. Bunun için de Kur’an tilaveti ile başlayabilirsiniz. Oruç yerine düzenli Kur’an okumaya odaklanın. Her gün bir sayfa okuyarak başlayın. Üç ay sonra bunu iki sayfaya çıkarır ve böyle üç aylık periyotlarla kendinizi hızlandırabilirsiniz.
  8. Günlük hayattaki asıl işinizi, mesleğinizi sakın ihmal etmeyin. Para kazandığınız alanı en iyi şekilde değerlendirin. İyi çalışın, uzman olun. İşinizi kaliteli yapın.
  9. Fırsat buldukça gezi ve seyahat ile kendinizi yenileyin. Farklı mekânlar ve insanlarla tecrübe kazanın.

Dinimiz her türlü sıkıntının çözümünü barındıran âlemlerin dinidir. Biz dini yanlış anlarsak İslam’ın altında kalırız. Yanlış fikirler ve hatalı uygulamalar bizi ezer. Namaz ve sabırla Allah’tan istemeye devam edin. Son nefese kadar sebat edin.

Allah, sizi sevdiği ve razı olduğu işlerde muvaffak kılsın. İmanınıza iman katsın. Sizi salih arkadaşlarla desteklesin.
Allah’a emanet olun.

Nureddin Yıldız