Yazılı Fetva

Geciktirilen borçta doğan zarar ne olacak?

3501
24.01.2022

Hocam, kaybettiğimiz bize ait özelliklerden biri de karz-ı hasen yani Allah rızası için borç verme özelliğimizdir. Borç verip de gününde geri almak neredeyse mümkün değil denebilir. Veren de verdiğine pişman olmaktadır. Borcu geri isterken bir yıllığına alınmış paranın üzerinden beş sene geçiyor para ciddi değer kaybına uğruyor, alacaklı verdiği para ile alacağı paraya bakıp esef ediyor. Aradaki farkı isteyecek olsa borçlunun ilk itirazı bu faizdir, dinimizde faiz haramdır oluyor. Sanki borcu geciktirmek haram değilmiş gibi. Bu konuyu anlayabileceğimiz ipuçları şeklinde özetleyebilir misiniz bize. Teşekkür ederiz hocam.

Bu konuyu şöyle değerlendirebiliriz:

  1. Para, döviz ve altın gümüş gibi değerler üzerinden oluşan borçlar borcun tahakkuk ettiği rakam kadarı ile iade edilir. Üzerinden zaman geçmesi, paranın değer kaybetmesi, kazanç kaybına neden olması gibi sebeplerle borca ilave yapılmaz. FIKIHTAKİ GENEL KURAL BU ŞEKİLDEDİR.
  2. Alacaklının bir talebi olmadan borçlu kendiliğinden farklı ödeme yapabilir. Bin olan borcunu mesela bin yüz olarak ödemesi, önceden bir sözleşme maddesi olmadığı ve alacaklı da böyle bir istekte bulunmadığı için caiz bir ilavedir.
  3. Para ile oluşan borçların tahsil vaktinde paranın değer kaybetmesi durumunda ise bu kayıp üçte birden daha az bir kayıp ise ödeme aynı rakamlar üzerinden yapılmalıdır. Üçte birden daha yüksek oranda bir değer kaybı oluştu ise muasır âlimlerden bazıları sabit bir değer üzerinden (mesela altın) paranın değer kaybı hesaplanıp borç ödenebilir demişlerdir. Alacaklı ve borçlu kendi aralarında bir sulh da yapabilirler.
  4. Borçlu daralmış ise veya ödeme imkânı tıkanmış birisi ise ona mühlet verilmesi Kur'an’ımızın emirlerindendir. Buna dikkat edilmelidir. Ancak nakdi bulanmayan fakat gayrimenkulleri ve benzeri yatırımları bulunan birinin darda kaldığı kabul edilemez.
  5. Altın ve gümüş için b maddesindeki kural uygulanamaz. Altın ve gümüş ile oluşan borçlarda borç ne ise o ödenir.
  6. Borç ilişkilerinde sözleşmeye GECİKME DURUMUNDA FARK gibi bir cezai müeyyide konması caiz değildir.
    İş üzerinden yapılan sözleşmelerde ise iş gecikmesine karşı CEZAİ MÜEYYİDE konabilir.
  7. Borçlarda sözleşme yapılırken nakit üzerinden bir rakam borç olarak sabit olduğu hâlde borcun enflasyon oranlarına, altın ve gümüşe, başka bir dövize, ödeme zamanındaki faiz oranlarına, milli gelir rakamlarına bağlanamaz.
  8. Ödenmesi geciktirilen borçların tahsili için yapılan bütün masraflar borçludan tahsil edilebilir. Borç davalarına bakan mahkemelerin alacaklı lehine borca ilave ettiği faiz miktarından alacaklının yaptığı masraflar düşülebilir. Geri kalanının da bir hayır kurumuna ya da fakire verilmesi tavsiye edilmelidir.
  9. Mahkemeler faizle tahsilat yapıyor gerekçesi ile alacakların mahkemeye verilmemesi yerine hukuk özellikle bu maksatla kullanılmalıdır. Böylece faizli işlemden uzak duran Müslümanların alacaklarını ödememe gibi temayüle fırsat açılmamış olur.
  10. Ödenemeyen bir borcun tahsili için, yeni bir ticari sözleşme yapılıp o yeni işin fiyatı (bir tür eski borçtaki zararı kapatmak için) normalden daha pahalı akdedilse bir sakınca olmaz.
  11. Geciken ödemelerden ötürü borçlunun alacaklıya mesela bir arsa vermesi caiz olabilir.
Nureddin Yıldız