Yazılı Fetva

Kabul olmayan duaları boşuna mı ediyoruz?

4811
11.11.2021

Dua ediyoruz ama dualarımız kabul olmuyor mu? Sanki boşuna dua ediyoruz gibi geliyor bana Allah affetsin.

 

A-Biz Allah’ın kuluyuz. Allah bizim Rabbimiz ve ilahımızdır. Onunla bizim aramızda bir borç alacak bağlantısı yoktur, aramızdaki bağlantı kulluk ve ilahlık bağlantısıdır. İnsanın “istedim vermedi” diyebileceği bir makam değildir onun makamı. Bu gerçeği dikkatten kaçırırsak çok şey kaybederiz. Belki duaya bile gerek kalmayabilir maazallah.

Müslüman’ın vazifesi Allah’a kulluk etmektir. Rabbinin onu unutmayacağına tam iman ederek o kulluğunu yapar, duasını dillendirir. Sonra da Rabbi hakkında hüsnüzan besler. Gereken maddi sebeplere sarıldıktan sonra Rabbinin onu geri çevirmeyeceğine iman eder. Ve sabreder. Sabır takvimi de onun takvimi değil Allah’ın takvimi olur. Biz, gayet kısır ve dar bir alana bakarak dua edip isteriz. Bizim bakabileceğimiz alan da o kadardır zaten. O ise bize bizim baktığımız alana göre vermez. Onun gördüğü alana göre verir. Biz, mesela kendimizi, çocuklarımızı, yakın çevremizi görürüz. Bugünü ve muhtemel yarını görürüz. Mal isteriz, sağlık isteriz, çevre isteriz, ömür isteriz. Açılabileceğimiz büyük bir alan yoktur. Allah azze ve celle ise, bizim hayalimize bile girmeyecek alanları ve farklılıkları biliyor, bildiğine göre de veriyor veya vermiyor. Biz mesela çocuk isteriz, o ise bilir ki çocuk bu kul için iyi bir sonuç getirmeyecek; vermez kulunun istediğini. Belki de vermemesi kulun lehine olsun diyedir ama kul kısır ve küçük bakışı ile bunu takdir edemez bile. Bu sebeple deriz ki: Duanın sonucuna her çeşidi ile razı bir kalp sahibi olmak, dua ile bekleneni elde etmekten daha kazançlı bir durumdur. Bu sebeple dua edenin “vermedi” demesi yerine “bana henüz uygun bulunmadı” demesi daha evladır. Bir yandan ahirete ve cennete iman etme iddiası sürerken kulun, belki de cennette karşılığı verilmesi daha uygun bulunduğu için duasının karşılığı cennette verilmesi durumunu kabullenememesi anlamsız olur.

 

B- Bir başka önemli husus da “dua ettim” demiş olmak başka gerçekten “dua etmiş biri olmak” başkadır. Dua bir ibadettir. Her ibadet gibi ibadet kalitesinde yapılmalıdır ki kabul sınırlarına yaklaşsın. Bu nedenle duayı şu şartlarda yapıp yapmadığımıza bakmalıyız öncelikle:  

  1. Allah’a imanımız bütün ayrıntıları ile tam ve gerçekçi bir mü'min olarak dua pozisyonuna geçmeliyiz.
  2. Dua anımız ihlaslı olmalıdır. İhlas, o ibadet esnasında Allah’tan gayrısı ile ilgilenmemektir.
  3. Duaya Allah’ı överek başlamalıyız. Mesela Fatiha suresi çok güzel bir övgüdür. Ardından da Peygamber aleyhisselama salavat getirilmelidir.
  4. Öncesinden günahlardan tevbe edilmiş olması kabul şartlarını kolaylaştırır.
  5. Kıbleye yönelmek bir artı durumudur.
  6. Eller göğüs hizasına kaldırılmalıdır.
  7. Her dua üç kere yapılmış olmalıdır asgari olarak.
  8. Dua ederken boynu bükük, muhtaçlığı sözlerinden hissedilen, kapıya yığılmış bir görüntü ile dua edilmelidir.
  9. Haram gıda midede iken duanın anlamını yitirmiş olabileceği unutulmamalıdır.
  10. Müslüman, darda değilken, işleri iyi giderken de dua etmelidir ki, dara düştüğündeki duası ciddiyet taşısın, gerçekçi olsun.
  11. Mümkün olduğu kadar Peygamber aleyhisselamdan gelen duaları öğrenip yapmaya çalışılmalıdır.
  12. Dua için daha uygun vakitler mesela seher vakti, Cuma saati, ezan ile kamet arası, yağmur yağarken; daha uygun yerler mesela camiler, Mescid-i Haram seçilmeye çalışılmalıdır.
  13. Mazlumun, yolcunun, oruçlunun, dara düşenin duasının ve Müslüman’ın Müslüman’a gıyabında yaptığı duasının kabul olmaya daha yakın olduğu bilinmelidir.
  14. Dua yapıldıktan sonra kabulünü bizim takvimimize göre değil Allah’ın takvimine göre beklemek gerekir.
  15. Duamızda her şey bulunabilir. Bol rızık, müreffeh hayat, dertsizlik istenebilir.

Bu mantıkla yapılan bir dua ibadettir. Her ibadet gibi karşılığı da Allah’tan beklenir.

Nureddin Yıldız