Mektuplar

Mevlütlerden Para Almadığı İçin Horlanan Müezzin Kardeşime

9603
15.07.2014

Selamunaleykum hocam.
Ben İstanbul’a iki sene önce tayin olmuş bir müezzinim. Görevimi atanmışlık değil adanmışlık olarak görüyorum ve bu düşünceyle görevime devam ediyorum çok şükür. İstanbul’a gelmeden önce anadolunun bir köyünde görev yapıyordum. Oralarda mevlütlerden para alınmaz yani hiç almadık bugüne kadar çok şükür. Ama İstanbul’da bu iş çok farklıymış gerçekten. Geldiğim zamandan beri birçok yerde mevlüt okuduk, Kur’an okuduk, para uzattılar teklif ettiler almadım ve bana çok kızdılar almadığım için. Almaktan da korkuyorum hocam. Bunun hükmü nedir? Böyle mevlütlerden, okunan Kur’anlardan para alınabilir mi? Bunun ahiretteki hesabı nasıl olur? Bu konuda bizi bilgilendirirseniz çok mutlu oluruz. Rabbim yardımcınız olsun.

Selamünaleyküm.

Değerli müezzin efendi kardeşim. Mutlu ettin beni. Duygulandım. Yazmaya başlamadan önce sana dualar ettim. Şimdi de bu yazımı, dertdaşlarıma da göndereceğim; hep dert dert derken bir gür ezan sesi duyduğumu bilsinler istiyorum. Bir camide doğup büyüdüğü için imamları ve müezzinleri iyi tanıyan biri olarak senin yazın, derin uykudan uyandırır gibi sarstı beni. Müezzin ve 'adanmışlık' peşinde diye sevindim. Ne kadar sevindim bilemezsin. Tekrar tekrar Allah senden razı olsun. En derin hissiyatımla duam şudur: İlk müezzin Bilal ile olasın kıyamet gününde. Rabbim cihadınızı kabul buyursun.

Duam daimdir:

Allah Teâlâ amelinizi makbul buyursun. En güzeli yapmaya sizi muvaffak kılsın.

Değerli müezzin efendi kardeşim..

Müezzinlerin vazifesi toplantılarda, cenazelerde Kur'an okumak değildir. Müezzin, Allah'ın adını kâinata haykıran insandır. Bu yüzden de kıyamet gününde en yüksek mevki sahipleri arasında olacaklardır. Müezzin onurludur; mesleği 'Allahuekber' demek olan zillete düşemez, zilleti kendine uygun bulamaz. Müezzin, alan el konumunda hiç olamaz. Bu ümmetin hayat damarlarının dilinde yükseldiği bir insan asla sıradan biri değildir. Öyle olamaz, öyle görülemez. Müezzin, bu ümmetin mutemedidir. İnsanlardan alan değil, insanlara verenler müezzin olmalıdırlar. Toplumun müezzinliği 'başka memurluk bulamadığı için sığınılan' bir iş olarak görmesi, müftülüklerdeki toplantılarda bile böyle algılanması en azından dinimizi tanıyamamak, ezanı bilememektir. Edebiyat yaparken 'susmaması gereken ezanlar' edebiyatı yapıp, ezan görevlisi müezzini sıradan görmek, cenazelerde sadaka toplayıcısı gibi algılamak zihinsel bir erozyondur, hor ve hakir görmektir. Ezanı susturamamanın yerine ezan görevlisini susturmaktır. Bunun ucu da dini ezmeye, horlamaya dayanabilir.

Müezzin efendi kardeşim, zor ama yapılınca Bilalleştirecek bir şey söyleyeyim size:

Almayın!

Almamak için okumamak gerekiyorsa da okumayın.

'Ölüye mevlüt okutmak', Ashâb-ı Kiram'dan miras kalan bir ibadet türü değildir. Kur'an okumak gibi bir ibadet olmadığı için de onu okuyanın ücret almasında bir sakınca yoktur.

Kur'an ise ibadettir. Ticareti yapıldığında ise ibadetlikten çıkar. Mesleğinizde ise iyi bir ek gelir kapısı olarak bilinir Kur'an okumaları. Gelin siz ahdedin, aç kalmadıkça, sokakta sabahlayacak kadar sefalete düşmedikçe para almayın Kur'an'dan. Bunun için gerekiyorsa da bir yere Kur'an okumaya gitmeyin.

Siz de göreceksiniz ki, bu okumalar bir ekip işidir. O ekip organizesini yapar, işi yürütürler. Siz bir iki katılmayacağınızı söyledikten sonra sizi çağırmazlar. Siz de kurtulursunuz. Resmen de böyle bir göreviniz yoktur zaten. Sizi meslektaşlarınız 'sorunlu' bilsinler. İnsanlar da 'tenezzülsüz' bilsinler. Melekler de 'Bilalleşmiş müezzin' bilsinler.

Müezzin efendi kardeşim, gel sen Bilalleş. Yüksel de yüksel. Paraya tenezzül etme. Sana bin bir kaynaktan helallik fetvası getiren meslektaşlarına da baş müftüyü göster; Kalbine işaret et, ona sordum da 'alma' dedi, de.

Nefsini aş, çevreni aş ve yürü Bilal'e doğru. Yürü de biz de seninle övünelim, bu asırda da 'Allahüekber/Allah en büyüktür' derken en küçük paraya bile tenezzül eden çelişki sahiplerinin arasında bir Bilal'in sıyrıldığını görelim. Göğsümüz kabarsın, yüreğimiz serinlensin. Sana dualar edelim, seninle iftihar edelim. Kabart yüreğimiz müezzin efendi kardeşim, kaldır başımızı göklere değsin bükülmüş başlarımız. Çağır bizi en büyük olan Allah'a. Sana dualar edelim sevgili Bilalimiz. Allah senden razı olsun. Seni Bilallerle haşretsin. Sesin gür, amelin makbul, başın dik olsun.

Selamünaleyküm.

Nureddin Yıldız

Nureddin Yıldız