Video Fetva

Sakal bırakmanın hükmü

13275
26.04.2012

Sakal bırakmanın hükmü

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin, ‘size bunu tavsiye ediyorum, emrediyorum, yapmalısınız, yapmanız gerekiyor, Allah böyle istiyor’ diye bize emir buyurduğu şeylere sünnet diyoruz. Veya ashabı kiramın, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle yapardı, şöyle otururdu, şöyle kalkardı, şuna dikkat ederdi, şöyle yapmamızı isterdi şeklindeki nakillerine de sünnet diyoruz. Sünnetlerin bizim açımızdan uygulanması dikkate alındığında iki ana gruba ayrılmaları mümkündür. Birincisi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin, o yaşadığı toplumda insan olarak yapması tabii olan şeyleri yaptığı için bize nakledilen bilgilerdir. İkincisi de; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin peygamberliği gereği yaptığı, bize tavsiye ettiği, yapın dediği şeylerdir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünnetinin bu şekilde ikiye ayrılmasını yemek üzerinden örneklendirebiliriz. Bize sağ elimizle yemek yememizi, sol elimizi ağzımıza lokma götürmede, bardağı alıp su içmek için ağzımıza götürmede kullanmamamızı emretmiş, tavsiye etmiş, uygulamıştır. Bu, yani sağ elle yemek yeme yöresel ya da Arapların, Mekkelilerin Medinelilerin uygulamasıdır diye bir yorum yapamayız. Neden? Çünkü sağ elle yemek yemeyi bize din olarak anlatmıştır; Allah böyle istiyor anlamında ikaz etmiştir. Ama aynı şekilde onun günlük hayatına döndüğümüzde, ‘tirit’ diye bir çorba içtiğini görüyoruz. Tirit nedir? Bizim bugünkü yemek kültürümüze göre içine et suyu katılmış veya kuru et kaynatılarak et kokusu verilmiş çorba demek. İçine kuru ekmek doğranıyor… Şimdi, bunu yemek sünnettir demiyoruz. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir yemek yerdi diyoruz, çünkü börek bilmiyordu. O toplumda börek yeme kültürü yoktu, pirinç pilavı yemek kültürü yoktu. Yani bir yöresellikten, o zamanki imkânlardan yola çıkılarak yaptığı uygulama var, bu bizim için bil bilgidir. Peygamber aleyhisselam efendimizin kimliğinin, hayat tarzının bilinmesi açısından faydalı bir bilgidir; bu kadar. Ama sağ elle yemek böyle değil, sağ elle yemeyi teşvik etmiştir.
Müslümanın sakalı, erkeğin yüzünde biten sakalı ile ilgili duruma gelince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sakallı idi. Müşrikler de sakallıydılar. Çünkü erkeklik olarak sakallı olma durumu söz konusuydu. Biz çıkıp, ‘sakal o zamanki Arap kültürüydü’ diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Neden? Çünkü sahih hadisi şeriflerde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ‘sakal bırakın, müşriklere benzemeyin’ diye ikazlarda bulunmuş. Bu ikazlarda sakalı yani Müslüman erkeğin sakalını Arap yöreselliği seviyesinden alıp Müslümanlığın simgesi haline getirmiştir. Bu durumda sakal Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine emirlerindendir. Müslüman erkeğin sakallı olması gerekmektedir. Peki, sakallı olmamak dinden çıkmak mıdır? Hayır, sakallı olmamak dinden çıkmak değildir. Ama sakalı emreden hadisi şerifleri, peygamber aleyhisselamın bu konudaki kimliğini inkâr etmek dinden çıkma tehlikesi ortaya koyar. Eğer böyle bir durum yoksa, Müslüman sakallı olamıyorsa, şu veya bu özürden dolayı, memurluk vs. şartlardan dolayı sakallı olamıyorsa, bundan dolayı günaha girmeyebilir. Ama sünneti hafif görmekten dolayı sakallı olmayan Müslüman, peygamberi -aleyhisselam- hafif görmek ne ise suç olarak, o suçu işlemiş olur. Bunun için sakal Müslüman erkeğe gereklidir, vaciptir diyoruz. ‘Filan zat sakal bırakmamıştı, filanca padişahın sakalı yoktu’ gibi özürlere, bahanelere tevessül etmeye gerek yoktur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sakallı idi, sakalı emretmişti. Bitti.

Nureddin Yıldız