Yazılı Fetva

Sünnete karşı genel ölçülerimiz ne olmalıdır?

1580
18.10.2021

Hocam, küçük bir şehirde yaşıyoruz. Aradığımız zaman dersine katılacağımız bir hoca bulmak zor oluyor burada. İmam Hatip Lisesi’ne bir hoca tayin edildi. Salgın nedeniyle okullar kapalı olduğu için vakti boş geçiyordu. Bizimle ders yapmaya karar verdi ve çok da heyecanlı ve istikrarlı biri. Epeyi dersler yaptık. Doğrusu hiç duymadığımız şeylerle kafamızı karıştırdı. Bilhassa Peygamberimizin sünnetini neredeyse zararlı yayınlar gibi tanıttı bize. Bunlar Emevi halifelerinin katkıları imiş, hadis âlimlerinin sultanlara yağcılığının sonuçları imiş vs. Size anlatmaya bile sıkılacağım şeyler söylüyor. Doğrusu kafamız karıştı. Biz sünnete nasıl bakmalıyız, genel ölçülerimiz ne olmalıdır?

Her mü'min bilir ki Allah’ın vahyi bir Kur'an şeklinde bir de Kur'an’ı tefsir eden sünnet şeklinde elimizdedir. İlk gününden bu zamana kadar Allah’a ve ahiret gününe iman eden her mü'min böyle inanmıştır.

Bu asırda kâfirlerin sinsi planlarına takılan bazı gaflet Ehl-i sünnet’i bir tarih birikimi gibi görmeye başlamışlardır. Daha da garip olan durum, bu fitneyi “Kur'an’a hizmet, onu yüceltmek” gibi bir maske ile yapıyor olmalarıdır. Bu bir savaştır. Bu savaşta gafil yakalanan her mü'min için imanını tehlikeye atmak söz konusudur. Allah muhafaza buyursun. Kimin bilerek bunu yaptığını kimin anlamadan yakalandığını bilemeyiz ama şunu biliriz:

Peygamber aleyhisselamın sünnetine dil uzatmak ona dil uzatmaktır. O günden bugüne mü'min olarak sünnete sarılıp yaşayan milyarlarca Müslüman’ı saf, aldanmış, kendilerini akıllı görmektir. Meseleyi bir savaş meselesi olarak görmelisiniz.

Hadis âlimlerinin siyasetçilerden etkilendiklerine dair dedikodunun yüzde bir bile ihtimali olmayan bir dedikodu olduğuna tarih şahittir. Bunu söyleyenin tarih bilgisi hiç yok demektir ya da yalancıdır. Hadislerin toplanması, okutulması, kitaplaştırılması saraylardan tamamen uzak mekânlarda gerçekleşmiştir. Özellikle hadis âlimleri saraylardan uzak yaşamayı bir iman meselesi olarak görmüşlerdir.

Hadisin en büyük imamı olan Buharî, sarayda kitabını tanıtmayı ve okumayı reddettiği için yaşadığı şehirden sürülmüş ve hicret yolunda ölmüştür. Buharî gibi bir âlimin “hadis sarayda değil camide okutulur” mantıklı tavrı bir destan. Bunun bir benzerini hatta daha da kapsamlısını yine ilk hadis imamlarından olan Ahmed bin Hanbel’de görebiliriz. Ne gariptir ki, bugün aynı fitneyi yürütenler hadis ehlini saraylardan uzak yaşamayı tercih ettikleri için “radikal, uç adamlar…” gibi vasıflarla anmaktadırlar. Gerçek odur ki, hadis âlimleri bu ümmetin en zahidleri, lüksten en uzak duranlarıdırlar. Allah onlardan razı olsun. Ömürlerini değil saraylarda kendi evlerinde bile geçirmemiş kimselerdir onlar.

Diyelim ki, Emevi veya Abbasi halifeleri hadis âlimlerine müdahale ettiler ve hadis uydurttular. Siyaset ve sarayla ilgili bütün hadis kitaplarında kaç hadis vardır ki? Yöneticinin lehine bir tavır oluşturmaya destek olacak hadis sayısı kaçtır ve bütün hadislerin ne kadarıdır onlar. Binde bir bile denmesi mümkün değildir. Siyasetle bağlantılı konuların hadislerini etki ile yazdıklarını var sayalım, gerisine neden hürmet etmiyorlar? Demek ki meselenin aslı başka bir dosyada gizlidir.

Bu bir projedir. Ümmetimizi içinden parçalama, dinimizi köklerinden çürütme projesidir. Böyle bakalım, buna göre tedbir alalım. O tür bir ders halkasında bulunmaktansa evde çocuklarla oyun oynamak daha isabetlidir biiznillah.

Nureddin Yıldız