Ablamın kaybıyla yaşadığım yas ve kızgınlık duygularını nasıl aşabilirim?
Hocam benim benden bir yaş büyük ablam kayboldu. Sonra örgüte katıldığını, orada öldürüldüğünü ve bir cesedinin bile olmadığını öğrendik. Babam yurt dışında başkasıyla evliydi. Gariban annem, ben ve ablam birbirimize tutunarak büyümüştük. Allah’ın yardımına da kadere de iman ediyorum. Bu dünyanın imtihan yurdu olduğuna da iman ediyorum. Yine de kalbimde bir yas var, ondan Allah’a sığınıyorum ama bu acıyı yutamıyorum. Ona duyduğum kızgınlık, aileme yaşattığı hayal kırıklığı ve kardeşimin onun yüzünden hastalığının geçmemesi. Hicap duyuyorum ve sen nasıl Müslümansın diyorum. Sabrın ve imanın bu kadar zayıf mı diye nefsimi yerin dibine sokuyorum. Bana, kendime gelmemi sağlayacak birkaç cümle söylemenizi rica ediyorum.
Affınıza sığınıyorum hadsizliğimi mazur görün. Bir yas kuyusundayım.
Bir kayıp geri gelmediği sürece aynen devam edebilen, zaman zaman köpüren duygularla bizi zorlayan durumlar yaşanabilir. Devamlı yokluk ve buhran olmayacak tabi ki lakin zaman zaman bu duygularla yüzleşiriz. Kimi kaybedersek kaybedelim hayatımız hiçbir zaman o varken gibi olmayacak ve bizler de hiçbir zaman kayıptan önceki biz olmayacağız. Bunun tamamı bir süreçtir. Tam bu sürecin içinden geçerken böyle hissetmeniz çok normal. Hele ki bazı yaslar toplumun onaylamadığı, yaşanmasına izin verilmediği yaslardır. Ablanızın yası sizi rahatsız ettiği için hemen kapatmak ve geçmek istemiş olabilir misiniz bir bakın. Hâl böyleyse, ablanızın hatalarına rağmen onun anısına ve yasına sahip çıkın. Onun kaybından önceki yaptıkları ve kayıp şekli yaralayıcı olsa da bununla yüzleşip tüm zorlayıcı duygulara rağmen kabul etmek daha rahatlatıcı olur. Bazen onun ölümüyle birlikte onunla ilgili hayallerimizi, umutlarımızı da kaybetmiş oluyoruz. Anneniz ve siz birlikte bu umutları kaybetmiş olmanın da yasını yaşayabilirsiniz, bunlar da çok normal. Ablan sadece son süreçte yaptıklarından ibaret olmamalı, onunla yaşadığınız uzun ve anlamlı geçmişinize bakın ve onun değerli olan yönleriyle birlikte hatırlamaya çalışın. İnşaallah sizin dualarınız, niyetleriniz ve yaptıklarınız vesilesiyle Rabbim size ve ablanıza merhamet eder ve sizi güzel rızıklarla rızıklandırır.
Tüm bunlardan sonra onlarca kez hayatınızı baştan sarmaya, düşünmeye, zor taraflarınızın üstesinden nasıl gelebileceğinize dair yüzleşme yaşamanız sizin inşaallah hayrınıza olan durumlar olacaktır. Tam burada uzun uzun secdeyi, düzenli zikirlerinizi devam ettirmeye çalışın. Eğer yoksa kendinize hayırlı uğraşlar edinebilirsiniz. Muhtemeldir ki kısa bir ömrümüz var, hem ömrümüz ne kadar uzun olursa olsun gittikçe yavaşladığımız, yeteneklerimizin azaldığı daha az işlevsel olduğumuz zamanlara doğru gideceğiz. Ne kadar zorlarsak zorlayalım Allah'ın bize emanet verdiği bu beden yaşlanacak. Hâl böyleyken merkezinize çoğunlukla kayıplarınızı, sizi aşağı çeken duygularınızı almak yerine, onları hayatınıza uyarlayıp devam edebilmek, değerlerinize, niyet ve çabalarınıza göre uzun vadede size iyi gelecek işlerde bulunmayı önceleyebilirsiniz.
İmanınız, inancınız sizi korur elbette. İman diyabetten de korur normalde. Müslümanlığım bana ölçülü olmayı, az yemeyi de hatırlatır. Buna rağmen diyabet hastası olabiliriz. Aynı iman bizi öfkeden koruyacak yolları gösterir, öğütlerde bulunur. Ama öfkem beni zorlayacak duruma geldiyse imanımla alakalı bir eksiklik var demek değildir. İnancımız bize problemden kaçmayı değil, problemle nasıl yaşayacağımızı, ehline danışmayı, şifa için yardım almayı da öğütler. Bu nedenle kardeşim, önce kendi iyiliğin için ihtiyaç alanlarını belirleyip ona göre yaşamaya niyet edebilirsin.
Rabbim yardımcınız olsun, şifa her neredeyse size yaklaştırsın, en güzel şekilde hayırlı kapılar açsın.