Fitne zamanında mıyız?
Hocam bugün iki hadis okudum ve bunun üzerine size birkaç soru sormak istedim.
“Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekân bulursa ona sığınsın.” (Sahihu’l-Buhari VIII, 92; Tefriru’l-Kurani’l-Azim II, 43; Sunenu İbn-i Mace, II, 3961.)
"Kişinin en hayırlısı malının peşine takılıp dağ geçitlerini ve yağmur düşen yerleri takip edeceği koyunu olacağı zaman yakındır. Böylece dinini fitnelerden kaçırmış olur." [Buhârî, İman 12, Bed'ü'l-Halk 14, Menakıb 25, Rikak 34, Fiten 14; Muvatta, İsti'zan 16, (2, 970); Ebu Davud, Fiten 4, (4267); Nesâî, İman 30, (8, 123, 124).]
Sokaklarımız, haber kaynaklarımız, çevremiz, çalışma koşullarımız vb. ortamlarda huzuru yakalayamıyoruz. Sürekli inancımız ve değerlerimizi rahatsız eden durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Evler, arabalar, kariyerler, konfor faydası sağlayan birçok teknolojik bolluk, şehir imkânlarının en üst seviyesi, nimetlere ulaşmada kolaylık ve daha aklımıza gelmeyen birçok şeye sahip olduk. Her yeni günde yeni bir şeylere sahip olmak, yeni bir konfor maddesi ekleyebilmek için mücadele azmi ile başlıyoruz. Ama kafamızı kendi özel alanımızdan çıkardığımız anda başımız dönmeye, kalbimiz sıkışmaya başlıyor. Gündem haberleri üstümüze geliyor, hocaların, cemaatlerin, tarikatların kavgası bizi işgal ediyor ve sokaklar bizi bir köşeye sıkıştırıyor. Peygamber Efendimiz aleyhisselamın "sığınacak mekân" dediği şey tam olarak nedir? "Bir koyun" olarak daraltma mı yapıyor Peygamberimiz? Ya da biz gerçekten hadiste bahsi geçen zamanda mıyız? Eğer öyleyse, bizim şimdi neredeyse bin koyundan daha fazla etkili nimet bolluğumuz var, yağmur düşen yerleri de takip etmiyoruz. Yağmur suları bile bir şişeye doldurulup en temiz haliyle soframıza kadar geliyor. Hocam, biz nerede takıldık? Otuzlu yaşlara yaklaşan genç talebeleriniz olarak, sizi çok yakından takip ediyoruz. Ne zaman zihnimiz bulansa, zamanına uygun tavsiyeleriniz ile berrak bir zeminde yaşamaya gayret ediyoruz. Fakat ben ve benim yakın çevremde sürekli olarak, kasaba tarzı yerlere dönüş isteği var. Bu ne kadar gerçekçi? Veya ne kadar gerekli? Ya da biz kendi kendimize tabiri caizse havlu atma fitnesi mi kurguluyoruz?
Önce şunu bilelim:
Hadislerde geçen geleceğe yönelik bilgiler için “işte bugün o gündür” tarzında bir daraltma ve kesin yönlendirme isabetli olmaz. Hayat devam ediyor, dünyanın kıyametine ne kadar var bilmiyoruz. Bizim için en uygun olan, yaşadığımız anın kulluk için en iyi an olduğunu düşünüp elimizden geleni yapmaya çalışmaktır. Ne dünyadaki nasibimizi terk ederiz ne de ahiretimizi öteleriz. Biz bugünü yaşıyoruz. İyi veya kötü kaderimizde ne yazıldı ise o bugündür. Bugünü kulluğu bakımından değerlendiremeyenlerin geleceğe yönelik bilgilere ve haberlere takılı kalması sadece bir oyalanmadır. Oyalanarak da ne dünyayı elde edebiliriz ne de ahireti. Konuyu ele alışımız bu olmalıdır.
Neler yapmamız gerektiğine gelince, şunları söyleyebiliriz:
- İmanımızı elimizde garantili görmeyeceğiz. Akşamdan sabaha, sabahtan akşama iman elden çıkabilir. Canımıza bakar gibi imanımızı kollamak zorundayız. Ebedi düşmanımız şeytanın en büyük hedefi imanımızdır. İmanımızı tartışma konusu yapan gündemlerden uzak kalmak zorundayız.
- İkinci olarak da Allah’ın haramlarından uzak kalmaya mecburuz. Her haram bir kirliliktir. Kirlilik biriktikçe sonunda imanı bile örtebilir. Böyle bileceğiz. Kazara bir harama bulaştı isek hemen tevbe edeceğiz ve bizi haramla yüzleştiren ortamdan, kişilerden uzak durmaya çalışacağız.
- Allah’ın farzlarını yaşamak için gerekli hava ve su gibi görmeliyiz. Sadece sabah namazı dememiz yeterli olmaz; sabah namazı ve bütün namazlar hayattır, nefes almaktır. Böyle bilmeliyiz ve uygulamalıyız. Namaz ve bütün farzlar için geçerlidir bu.
- İman edenler ve etmeyenler olarak ikiye ayrılan bu dünyada iman edenlerle beraber olmayı gaye edineceğiz. Camide, iş yerinde, komşulukta ve hayatın her alanında çevremizdekilerin iman edenlerden oluşmasını isteyeceğiz. İman edenlerin içinden de salih amel işleyenleri tercih edeceğiz. Bu oluşmuyorsa oluşması için gayret edeceğiz. Beş kişilik bir beraberlik oluşturduğumuzda bunu nimet bileceğiz.
- Sılayırahim önemlidir. Özellikle iman ehli akraba ile bağımız aktif olmalıdır. Böylece insanlık yönümüzü güçlendirmiş oluruz.
- Dünyanın yaşayan en zengini olmaya çalışacağız. Çok zengin olmaktan değil, mala esir olmak ve Allah’ın hakkını unutmaktan, faniliğimizi görmezden gelmekten korkacağız.
- Ailemiz ve evimiz bizim için hayatın özü olacak. Orayı imar etmek, orada mutlu olmak, evden cennete gitmeye çalışmak prensibimiz olacak. Eşimizi idare etmesini bileceğiz. Çocuklarımıza karşı sabırlı olacağız.
- Becerimiz ve imkânlarımız ölçüsünde sosyal bir hayat yaşayacağız. İçimize kapanık kalamayız. Çocuklarımızı dünyanın dışında yetiştiremeyiz. Bu durum, ateşin içinde yaşamak gibi olsa da bunu başarmak zorundayız.
- Dua etmeyi unutmayacağız. Sürekli dilimiz duada olacak.
- Umudumuz en büyük desteğimiz olmalıdır. Mülk Allah’ındır. Onun dediği oluyor ve olacak. Biz sadece sınanıyoruz. Böyle bilip böyle ayakta kalmaya da mecburuz.
Allah Teâlâ yardımcınız olsun.