Yazılı Fetva

Müslüman kadın dışarı çıkamaz mı?

14020
24.01.2022

İslam toplumunda KADIN EVİNDE OLUR ne anlama geliyor? Kadın dışarı çıkamaz mı? Bunun kaynağı nedir?

Bu hüküm Ahzab suresinin otuz üçüncü ayetinden gelmektedir. Âyet, Peygamber aleyhisselamın hanımları olan annelerimize ve onların üzerinden de bütün mü'min kadınlara hitap etmektedir. Âyetin meali: “Evlerinizde kalın ve eski cahiliyede olduğu gibi açılıp saçılmayın.” şeklindedir. Âyet, çok açık bir şekilde cahiliye dönemi kadını ile iman etmiş kadın arasında bir farkı öne çıkarmaktadır. O fark şudur:
Cahiliye kadını, ölçüsüz bir şekilde evinin dışında bulunabilen kadındı. Müslüman kadının ise bu ölçüsüzlüğe kapılması mümkün değildir. Müslüman kadının adresi ve merkezi evidir. Bu ev olma durumu dışarı ile bağlantı kuramama gibi bir sonuca götürmez. Dışarının sürükleyen etkisinde kalmamasına yönelik bir tedbirdir bu. Kadının merkezi evidir. Evinden hayatı sürdürür. Evden çıkamaz sözü ile “evi merkezidir” arasında ciddi farklar vardır. Bu farklardan birini kadının camiye beş vakit namaza gitmesi ile alakalı konuda görebiliyoruz. İslam fakihleri caminin onca ağırlığı ve önemine rağmen kadının namaz kılmak için camiye gitmesini serbest bir konu gibi görmemişlerdir. Özellikle genç kadınların ve tedbir açısından dikkatsiz davranabileceklerin camiye giderek kazanacakları muhtemel sevap ile ev merkezini kullanarak kazanacakları sevabın aynı olmadığını hadislere dayanarak belirtmişlerdir. Konuyu basit bir birey hakkı gibi gören anlayış bunu idrak edemez. Dinimiz kadını bir birey olarak değil insanın aslı, hayatın dengesi olarak görmektedir. Bunun için de kadının cami bağlantısına yasak getirmemiş olsa bile sınırlamalar getirmiştir. Yoksa kadın evinin kölesi gibi değildir, evinde hâkimdir ve özgül ağırlığa sahiptir.
Kadının ev ağırlıklı bir hayat yaşaması Allah’ın açık bir emridir. Yaşanan çağın fesadından etkilenerek buna itiraz etmek, teslimiyet mantığında arıza bulundurmak demektir. Esasen kadın da bilir ki evden uzaklaştıkça kaybeden odur. O evden uzaklaştıkça şeytanlaşmış gözler ve akıllar için daha kolay bir tuzak olabilecektir. Bu nedenle ümmetimizin geçmişinde ağırlıklı anlayış, kadının evinde sultan olması anlayışıdır. Anneliği ve eş olması penceresinden bakıldığında da bu ince ölçü daha iyi anlaşılır.
Kadın, gerekli hassasiyetlere dikkat ederek evinden çıkıp gayet tabi eğitim alabilir, ticaret yapabilir, ziyaretlerde bulunabilir. Onun için yapılması mübah olan hangi iş varsa o işi görmek için evden çıkmasında sakınca vardır diyen bir ilim adamı olmamıştır. Sakınca ölçünün kaçmasında ve adeta kaş yaparken göz çıkarılmasındadır. Sokağın fasit görüntüsünün zihinlere, oradan da ev hayatına yansımasıdır.
Kadının çıkıp bir işte çalışması da böyledir. Çalışabilir. Ailesi veya eşinin de uygun gördüğü, imanı ve ahlâkı açısından risk taşımayan bir işe neden gitmesin? Ama bu işi yaşadığımız zamanda hangi kadın bulmuş ve garanti etmiştir? Bu sorunun adil bir cevabı aranmaktadır. Kazanılan prestijler, mallar, diplomalar ve kaybedilen aile saadetleri arasındaki dengeyi ölçmek ve bir kâr-zarar tablosu çıkarabilmek için insanlığın biraz daha aile kaybetmesi gerekiyor anlaşılan. Allah yardımcımız olsun.

Nureddin Yıldız